ORMAN
Su değil, mesimin havası akan
Duyduğun yaprağın, dalın sesidir
Suda yıldızların parıltısıdır
Bu karanlıkta bazı bazı çakan....
Ahmet haşim şiirleri..
1884’te Bagdat’ta dogdu, 1933’te Istanbul’da yasamini yitirdi. Fizan Mutasarrifi Arif Hikmet Bey’in ogludur. Çocuklugu Bagdat’ta geçti. 12 yasinda annesinin ölümü üzerine babasiyla birlikte Istanbul’a geldi. Galatasaray Lisesini bitirdi. Ögretmenlik yapti. Çesitli devlet memurluklarinda bulundu. Fecr-i Âti topluluguna katildi. Siirleri, Servet-i Fünûn, Âsiyan, Muhit ve Dergâh gibi ünlü dergilerde yayinlandi. Sembolist ve empresyonist etki ve izler tasiyan siirler yazdi. "Aksam sairi" olarak tanindi.
SONBAHAR
Bir taraf bahce, bir tarafta dere
Gel uzan sevgilim benimle yere
Suyu yakuta döndüren bu hazan
Bizi gark eyliyor düsüncelere...
Konu Heyhat tarafından (06.Ekim.2009 Saat 19:45 ) değiştirilmiştir.
ORMAN
Su değil, mesimin havası akan
Duyduğun yaprağın, dalın sesidir
Suda yıldızların parıltısıdır
Bu karanlıkta bazı bazı çakan....
Ahmet haşim şiirleri..
AKŞAM YİNE TOPLANDI DERİNDE
Canan gülüyor eski yerinde
Canan ki gündüzleri gelmez
Akşam görünür havuz üzerinde,
Mehtab, kemer taze belinde
Üstünde sema, gizli bir örtü
Yıldızlar, onun gülüdür elinde...
A.H
BÜLBÜL
Bir gamlı hazânın seherinde,
Isrâra ne hâcet yine bülbül?
Bil, kalbimizin bahçelerinde,
Cân verdi senin söylediğin gül.
Savrulmada gül şimdi havada,
Gün doğmada bir başka ziyâda
A.H
GELMEDEN EVVEL,GELDİN,BİRLİKTE
Gelmeden Evvel
Kalbim
Benim bir ormandı,
İsimsiz, asude,
Bir büyük orman;
Ve gölgelerinde revan
Olan hafi suların aks-i şevk-i müttaridi
Dağıtırken sükutu bihude,
Düşünürdüm ki, hangi gün, ne zaman,
Ne zaman
Girecektin o kalb-i mes'ude?
Etmeden zehr-bad-ı fasl-ı elem
Reng-i eşcar ü abı fersude,
Dolacak mıydı seslerin, bilmem
O tehi saye zar-ı mesdude?
Sanki hicrana bir teselliydi
Şeceristan-ı kalb içinde revan
Olan hafi suların musiki-i nevmidi.
Geldin
Bir gün
Akşamın ölgün
Duran o namütenahi ziya denizlerine
Gark olan eşcar,
Gark olan ovalar
Oluyorken sükut ü hüzne makar
Geldin alam-ı kalbi teskine
Ey şebabın hayal-ı cavidi,
O melul akşamın havası kadar
Gelişin bir sükun-ı saridi...
Birlikte
Bütün bizimçündür
Nukuş-ı encüm-i vahdetle işlenen bir tül
Gibi üstünde titreyen bu sema;
Gecenin dallarında şimdi açan
Bu kamer,
Bu altın gül...
Bütün bizimçündür
Ne varsa aşk ile bidar-ı ra'şe, ya naim,
Ne varsa aid olan leyl-i hande-me'nusa,
Sana aid lebimdeki buse,
Lebinin surh-ı bizevali benim.
A.H
HAVUZ
Akşam yine toplandı derinde...
Canan gülüyor eski yerinde
Canan ki gündüzleri gelmez
Akşam görünür havz üzerinde,
Meh-tab kemer taze belinde
Üstünde sema gizli bir örtü
Yıldızlar onun güldür elinde...
A.H
KARANFİL
Yarin dudağından getirilmiş
Bir katre alevdir bu karanfil,
Ruhum acısından bunu bildi.
Düştükçe vurulmuş gibi, yer yer
Kızgın kokusundan kelebekler,
Gönlüm ona pervane kesildi.
A.H
KARANLIK
Aşkın bu karanlık gecesinde
Bülbül yine vahşi müterennim
Mecnûn'u terk etti mi Leylâ?
Vahşî sesi firkat sesi sandım.
Aşkın bu karanlık gecesinde,
Hicrânımı duydum, seni andım,
Firkatzede bülbül gibi yandım.
A.H
MEHTAPTA LEYLEKLER
Kenâr-ı âba dizilmiş, sükûn ile bekler
Füsûn-ı mâha dalan pür-hayâl leylekler...
Havâda bir gölü tanzir eder semâ bu gece
Onun böcekleri gûyâ nücûmdur yekser...
Neden bu âb-ı semâvîde avlananlar yok
Bu haşr-ı nûr-ı hüveynâtı hangi kuşlar yer?
Eder bu hikmete gûyâ ki vakf-ı rûh u nazar
Füsûn-ı mâha dalan pür-hayâl leylekler.
A.H
MERDİVEN
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...
Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
muttasıl = aralıksız
hafi = gizli
* Bu şiir, Haşim'in sembolist anlayış ile yazdığı başlıca şiirlerindendir.
A.H
MUKADDİME
Karaosmanzâde Câvide Hayri Hanimefendi'ye
Zannetme ki güldür, ne de lâle
Âteş doludur, tutma yanarsın
Karşında şu gülgûn piyâle...
İçmişti Fuzuli bu alevden,
Düşmüştü bu iksir ile Mecnûn
Şi'rin sana anlattığı hâle...
Yanmakta bu sağârdan içenler,
Doldurmuş onunçün şeb-i aşkı
Baştanbaşa efgân ile nâle...
Âteş doludur, tutma yanarsın
Karşında şu gülgûn piyâle!..
A.H
O BELDE
Denizlerden
Esen bu ince hava saçlarınla eğlensin.
Bilsen
Melal-i hasret ü gurbetle ufk-ı şama bakan
Bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin!
Ne sen,
Ne ben,
Ne de hüsnünde toplanan bu mesa,
Ne de alam-ı fikre bir mersa
Olan bu mai deniz,
Melali anlamayan nesle aşina değiliz.
Sana yalnız bir ince taze kadın
Bana yalnızca eski bir budala
Diyen bugünkü beşer,
Bu sefil iştiha, bu kirli nazar,
Bulamaz sende, bende bir ma'na,
Ne bu akşamda bir gam-ı nermin
Ne de durgun denizde bir muğber
Lerze-i istitar ü istiğna
Sen ve ben
Ve deniz
Ve bu akşamki lerzesiz, sessiz
Topluyor bu-yi ruhunu guya.
Uzak
Ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak
Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz...
O belde?
Durur menatık-ı duşize-yi tahayyülde;
Mai bir akşam
Eder üstünde daima aram;
Eteklerinde deniz
Döker ervaha bir sükun-ı menam.
Kadınlar orda güzel, ince, saf, leylidir,
Hepsinin gözlerinde hüznün var
Hepsi hemşiredir veyahud yar;
Dilde tenvim-i ıstırabı bilir
Dudaklarındaki giryende buseler, yahud,
O gözlerindeki nili sükut-ı istifham
Onların ruhu, şam-ı muğberden
Mütekasif menekşelerdir ki
Mütemadi sükun u samtı arar.
Şu'le-i bi-ziya-yı hüzn-i kamer
Mülteci sanki sade ellerine
O kadar natüvan ki, ah, onlar,
Onların hüzn-i lal ü müştereki,
Sonra dalgın mesa, o hasta deniz
Hepsi benzer o yerde birbirine...
O belde
Hangi bir kıt'a-i muhayyelde?
Hangi bir nehr-i dur ile mahdud?
Bir yalan yer midir veya mevcud
Fakat bulunmayacak bir melaz-ı hulya mı?
Bilmem... Yalnız
Bildiğim, sen ve ben ve mai deniz
Ve bu akşam ki eyliyor tehziz
Bende evtar-ı hüzn ü ilhamı
Uzak
Ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak
Bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz...
PARILTI
Ateş gibi bir nehir akıyordu
Ruhumla o ruhun arasından
Bahsetti derinden ona halim
Aşkın bu unutulmaz yarasından.
Vurdukça bu nehrin ona aksi
Kaçtım o bakıştan, o dudaktan
Baktım ona sessizce uzaktan
Vurdukça bu aşkın ona aksi...
A.H
SEHER
Ağaçların seheri zirvesinde titreşiyor
Tuyûr-ı fâniye-i âlem-i tahayyül ü hâb.
Semâyı kaplayacak, şimdi, gâzeler gibi nûr
Zavallılar kalacaklar esir-i ufk-ı türâb.
Ve onların gözü eyler nücûm-ı fecre itâb
Ve onların sesi eyler "nihayet"i işrâb...
A.H
ŞAFAKTA
Dönsek mi bu aşkın şafağından
Gitsek mi ekaalîm-i leyâle?
Bizden daha evvel erişenler
Ağlar bugün evvelki hayâle.
Dönmek mi? Ne mümkün geri dönmek
Düştüyse gönüller bu melâle?
Bir eldir ufuklardan uzanmış
Zulmet bizi çekmekte visale...
A.H
ŞAİRSİZ DÜNYA
Şairdir şiiri anlatan
Şairdir seni tanıyan
Şairdir duyguları yaşayan
Şairdir size bakan
A.H
TAHATTUR
Bir Acem bahçesi, bir seccâde,
Dolduran havzı ateşten bâde...
Ne kadar gamlı bu akşam vakti...
Bakışın benzemiyor mu'tade.
Gök yeşil, yer sarı, mercân dallar,
Dalmış üstündeki kuşlar yâda;
Bize bir zevk-i tahattur kaldı
Bu sönen, gölgelenen dünyâda!
A.H
YARI YOL
Nasıl istersen öyle dinle, bakın:
Dalların zirvesindeyiz ancak,
Yarı yoldan ziyâde yerden uzak,
Yarı yoldan ziyâde mâha yakın.
O ESKİ HÜCREYE BENZER Kİ
Ziya-yı şemse kapanmış bütün deriçeleri
Bir öyle hücreye benzer ki ömrümün kederi.
Gubar-ı ye's ü fena sinmiş orda elvana
Emel, heves bırakılmış sükut u nisyana.
Bütün hadayık-ı histen o toplanan ezhar
Uyur mekaabir-i minada bi-ümid-i bahar.
Bu penbe gül, bu gül ağır ağır erimiş
Üzerlerinde değiştikçe her mükedder kış.
Ocak harab ü tehi, lamba kimsesiz, a'ma
Bu samt-ı haste eder hüzn ü uzleti ima.
Soluk cidara asılmış, durur garik-i melal
O çehreler ki uyur gözlerinde eski hayal...
O eski hücreye benzer ki ömrümün kederi
Çekilmiş ufk-ı teselliye karşı perdeleri....
Ahmet Haşim şiirleri..
İsimsiz Şiirleri
*
Yarin dudağından getirilmiş
Bir katre alevdir bu karanfil,
Ruhum acısından bunu bildi.
Düştükçe vurulmuş gibi, yer yer
Kızgın kokusundan kelebekler,
Gönlüm ona pervane kesildi.
*
Ateş gibi bir nehir akıyordu
Ruhumla o ruhun arasindan
Bahsetti derinden ona halim
Aşkın bu unutulmaz yarasından.
Vurdukça bu nehrin ona aksi
Kaçtım o bakıştan, o dudaktan
Baktım ona sesizce uzaktan
Vurdukça bu aşkın ona aşkı...
*
Ahmet haşim şiirleri..
Bir günün sonunda Arzu
Yorgun gözümün halkalarinda
Güler gibi fecr oldu nümayan,
Güller gibi.. sonsuz, iri güller
Güller ki kamistan daha nalan,
Gün dogdu yazik arkalarinda!
Altin kulelerden yine kuslar,
Tekrarini ömrün eder i`lan,
Kuslar midir onlar ki her aksam,
Alemlerimizden sefer eyler?...
Aksam, yine aksam, yine aksam,
Bir sirma kemerdir suya baksam;
Aksam, yine aksam, yine aksam,
Göllerde bu dem bir kamis olsam!
A.H
GECE
Tireyen ellerimle penceremi
Actim afaki leyle karsi... Yine
Gecenin gölgeden manazirina
Imtizac eylemis nücumü bahar...
Sihri eb`at icinde simdi gümüs
Bir sehap andiran miyah uyumus..
Kalbi seydayi leyl olan rüzar
Esiyor gölgelerde velvelekar...
Ah o bir aski bi-tenahi mi
Geceden, tudei manazirdan
Yükselen rasei humarü buhar?
Sanki hulyayi vasla müstagrak
Sebi bir itri hisle doldurarak
Dolasan, titresen kadinlardi...
Sanki bir savti gaibü mühtez
Kalbe bir aski bi-vefa yetmez
"Seviniz, muttasil sevin!" derdi
A.H
Bir yaz gecesi Hatırası
Isveyle, fisiltiyla, gülüsle
Olmus sebi sevda yine bihap
Oklar gibi saplanmada kalbe
Düstükce semadan yere mehtap...
Buseyle kilitlenmis agizlar
Gözler neler eyler neler israp!...
Ucmakta bu atesli havada
Vuslat demi bir kus gibi bitap...
A.H
Bahçe
Bir Acem bahçesi, bir seccade;
Dolduran havzi atesten bade...
Ne kadar gamli bu aksam vakti..
Bakisin benzemiyor mu`tade.
Gök yesil, yer sari, mercan dallar...
Dalmis üstündeki kuslar yada;
Bize bir zevk-i tahattür kaldi
Bu sönen, gölgelenen dunyada..!
A.H